Arama İzni Çıkartıldı

29 Kasım 2017 Çarşamba

AZ-RAIL


AZ-RAIL



En son bu köprüye geldiğimde hayata daha bir yakın, ölüme bir o kadar uzaktım. Bütün dünya dertlerine inat şimdi derin bir nefes çekiyorum tek tük geçen arabaların sesleri kulaklarımda. Yere o kadar sağlam basıyorum ki inanın Azrail dahi kıskanır kararlılığımı. Ölümü kabullenememek, Azrail’e saatlerce yalvarmak, af dilemek… Bunlara alışkın tabii kendisi. Bense kendi ayaklarımla gidiyorum O’na. Soğuk bir hava ve erken bir saat seçtim ki böleyim Azrail’in Pazar keyfini.

24 Kasım 2017 Cuma

DERİN


‘’Ölürsem bir gün ansız, hiç beklemiyorduk demeyin. Bekler insan ölümü evveli kendinden.
Hisseder vücudunun yorgunluğunu. Sessizce çekilir kendisine gölgelerde, yavaşça ölümü kabullenirken.’’

DERİN

‘’Derin, gözlerim açılmıyor karanlıktan. Karanlık ki gömülmüş bedenim ıslak topraklara. O denli bir karanlık ki tenimin soğuğu daha aydınlık Derin. Düşerim korkusuyla hareket de edemiyorum ve burası çok dar. Hiç rahat da değil öyle. Ben yüzüstü yatmayı severdim kendimi bildim bileli. Burada kendini bile şaşırıyorsun Derin. Elimi yastığın altına koyarak dirseklerimi yaya yaya uyumayı, ayaklarımı yorganın dışında bırakıp üşüyerek uyanmayı severdim.

20 Kasım 2017 Pazartesi

TEMİZ


TEMİZ





‘’Elinden geleni yapmak yetiyor mu sence de tek başına? Kurtulabiliyor mu insan çektiği sıkıntılardan, her şeyi denese de? Sanmıyorum. Bütün hayatım çabalayarak geçti, bir şeyleri başarmaya çalışarak. Sonra birileri çıktı ve dedi ki, endişelenme, sen elinden geleni yaptın. Tekrar soruyorum, yetiyor mu cidden? Milyonlarcası da ellerinden geleni yapmamışlar mıydı? Milyonlarcası da istememişler miydi başarmayı, iyi bir hayat yaşamayı? Bilemiyorum. Bütün yollar gri, soğuk toprak, zift rengi gökyüzü ve bunca şeye rağmen yemyeşil tutmamız beklenen hayallerimiz.
Hayallerimiz ve biz, sallanıyoruz istemsiz.
Çekersen maviliğini gökyüzünden, renksiz kalacaktır bu deniz.

18 Kasım 2017 Cumartesi

IŞIK


IŞIK

‘’Huysuz olmak istemezdim ben. Önce sevdiğim kadın sırtını döndü bana, sonra da içimdeki çocuk bıraktı gitti beni.’’



‘’Gökyüzünün bir anlamı vardı önceden Nejla. Hava kapandı mı üzülürdük, yağmur yağıp da açıldı mı gökyüzü nasıl sevinirdik. Sanki yeniden dünyaya gelmiş gibisine, yerdeki küçük su birikintilerine basa basa ezerdik inadına asfaltları. Çim bitmesi gereken yerde işi olmayan o taş yığınını döverdik altı ışıklı spor ayakkabılarımızla.’’

‘’Nejla değil Necla Faruk. Çık artık gelecek kadınlar diyorum.’’

‘’Deli miyim ben Necla?’’

‘’Of Faruk! Sabahtır aynı şeyler, git dolaş dışarıda. Hava kapatmayıversin hemen başlıyorsun aynı şeylere bendeki kafa be adam kafa!’’

‘’Deliyim galiba Necla. Başka bir açıklaması yok yaptıklarımın o zaman. Deli olmasam sevmezdim seni çeyrek asır önce. Deli olmasam vermezdim her şeyimi, ezdirmezdim kendimi. Sabahın 7’sinde kalkıp gömlek, süveter, ceket giyip kravat takan bir adamım. Bakkaldaki çırağın korkulu rüyasıyım her sabah. Gazeteyi marketten al diyor o da bana. Çok konuşuyormuşum Necla. Cemil desen artık göremiyorum onu da. Sahi, yemeğe çağırmıştım en son. O gece saat on’a kadar da beklemiştim oysa sonra uyuyakalmışım. Sağ olasın sen de örtmemişsin üstümü, üşüyerek uyandım sabahına. Sonra da görmedim Cemili. Hava da açtı hem Necla, bak ne diyorum. Kalk hadi sahile inelim ya da ne istiyorsan onu yapalım hadi.’’

‘’Kadınlar gelecek Faruk günüm var diyorum bir haftadır, dinlemiyorsun ki bir kere olsun. Hadi sen de yavaştan çık toplaşırlar yavaştan.’’

‘’Dışarısı soğuk gibi ama boşver inmeyelim sahile. Akşama meyhaneye gidelim seninle. Eski cumalarda olduğu gibi. Cuma akşamları kravatını gevşeten meyhanede alırdı soluğu. Mesai çıkışından dükkan kapanışına kadar bir devlet dairesi gibiydi meyhane. Ayırttırıyorum yeri bak şimdi çıkıp.’’

‘’Tamam, Faruk. Yeter ki bir çık gez gel hadi.’’

‘’Şu merdivenleri de bir yıkamazsın kadın. Eve kadınlar gelecek diye içerisini didik didik eder temizlersin şu merdivenler en son su yüzü gördüğünde çatıdan su sızıyordu.’’
‘’Faruuuuk! Çığlık atacağım vallahi.’’

‘’Tamam, tamam sustuk.’’
Belki de bir daha dönmemek üzere evden çıkmıştı...

.
.
.

‘’Bazı şeyler geçmişte kalmalıdır, ışıklı spor ayakkabılar gibi.’’


15 Kasım 2017 Çarşamba

Tam Bağımsız Kalpler Birliği (TBKB) ( Renovated)


Tam Bağımsız Kalpler Birliği (TBKB )
08.10.2016



Başlığın garip ve anlamsız göründüğünün farkındayım. Bu başlıkla amaçladığım şey ise çok basit; açık açık soruyorum şimdi sizlere, aşık olmak için illa sevmek mi gerekir?

Bugünlerde kafamı kurcalayan şeylerin başını çekiyor bu karmaşık ilişki durumları. Hatta başını çekmekten öte, kerata tüm dertlerimi eze eze en başa çıkarmayı biliyor kendisini. Bu konuda biraz insafsız sanırım. En başa çıktığı için amaçladığı şeyi de başarıyor bu yolla; kendini bir numaralı gündem maddesi konumunda tutmak...

Tabii, bunu her zaman yapmıyor. En hazırlıksız ve her şeye açık olduğumuz zamanlarda yapıyor; bazen uyumak için bakındığımız tavanda beliriyor, bazense duyduğumuz bir şarkıyla şaşkına dönen vücudunuzun bu durumundan faydalanarak bünyeye sızıyor. İşte burada benim kafama takılan soru devreye giriyor. Bir insan evladını gördüm ve o an ona karşı müthiş bir duygu yoğunluğu hissettim diyelim, buraya kadar açıklanabilir ve gayet normal ilerliyoruz. Hissi nedenlerimiz küçük bir tebessüm, kaş, göz vb. fiziki ögeler olabileceği gibi içsel şeyler de olabilir. Bu yoğunluktan sonraki aşama, o ilk yakaladığımız duygu patlamasının peşinden koşmamız. Onu bir daha görme isteği ya da onu sürekli görme isteği... Belimin artık sola doğru kamp kurmasına rağmen bir kere bile olsa onunla göz göze kalabilme ihtimali... Bir yerde otururken manzaramızı onu gören yerlerden seçme durumu... Bunlar hep o ilk duygu patlamasının- ''ilk olan en güzelidir'' deki- tekrar yaşama isteğinden kaynaklı gelişen durumlar. İnsanı aşık eden kısım da burası zaten. İlk anda yaşadığımız o duyguyu bir daha yaşamak için karşıdaki kişiye yakınlaşma, bir nevi insanın kendini tatmini. Hani bu, ders çalışmak için heveslendiğinizde ilk olarak odanızı toplamanız, kendinize layık bir çalışma ortamı hazırlamanız gibi bir şey. Toparlarken gayet motive ve çalışma isteğiyle yanarken bu toparlanmanın ardından kendinizi birden bitkin, üşengeç ve işe yaramaz hissetmeniz gibi. Yani bende böyle. O ilk anki motivasyonum ve isteğim nedense bir süre sonra kayboluyor ve sevmeden aşk yaşıyor gibi hissediyorum kendimi. Kalbime sorsam ''aşıksın işte lan!'' derken, beynim çok bilmiş bir şekilde ''ne işin var senin böyle şeylerle'' diye öne atılıyor. Ama bu konuda kabul gören organ kalp olduğu için bu sefer de içimde adeta bir ''derin devlet'' yapılanması hissediyorum. Kalbi tasfiye eden beyin hücreleri, bu aşkı vücudumdan temizlemek için çaba sarf ediyorlar. Bense bu durumdan habersiz, günde iki doz olarak aldığım bunalım hapının etkisinde garip düşüncelere dalıyorum. Beyin hücrelerim, bana sürekli kalbi kötüleyen sözler söyleyerek ona karşı olan güvenimi sarsmaya ve onu dinlememem konusunda bilgilendirmeye çalışıyorlar. Ben de mecburen inanıyorum beyin bu boru mu?...

Aradan uzunca bir zaman geçiyor ve beni artık çoğunlukla ele geçirmiş durumda olan beynim, son kalem olan benliğime ansızın bir girişimde bulunarak bütün yönetimime el koymaya çalışıyor. İşte bu aşamada, asil duyguların hoşgörülü organı tüm bu girişimi bozarak püskürtüyor. Daha sonrasında da beyin hücrelerimi mülakatla seçmem gerektiği konusunda bana tavsiyede bulunuyor. Ben de ona bu noktada beni affetmesini, beynim tarafından kandırıldığımı söylüyorum ve arayı biraz düzeltiyorum. Artık benliğime kalbim hükmediyor. İşte bu noktada aşk ve sevgi kelimesi benim için bir bütün teşkil eder hal alıyor ve nihayet bu karmaşanın içinden çıkabiliyorum. Bir geyik felsefesinin temelini oluşturan ''kalbini dinle'' öğretisi yolunda kendimi bir fedai olarak atıyorum. Beyin hücrelerimi çekinmeden infaz ediyor ve kendimi kalbin ellerine bırakıyorum...

Bu noktada işte seven insanın neden düşünemediğini anlıyorum. Seven insan mantıklı düşünemezin anlamsızlığı,benim için ortadan kalkıyor.

Kalp hükmederken insanın benliğine, beyne laf düşmüyor. İşte insan bu sebepledir ki; ''aşk'' adı altında gözü kara, umursamaz ve adanmış davranıyor, düşünmeden davranıyor.

Aşık olmak için illa sevmek değil, bağımsız bir kalp gerekiyor.
Severken mantıklı davranmak için ise...
boş verin.

TBKB

TAM BAĞIMSIZ KALPLER BİRLİĞİ...

yeni bir başlangıç

2014 yılından itibaren yazmaya başladığım bu blogumu, yeni bir başlangıç için emekliye ayırıyorum. İlk yıllardan itibaren daha profesyonel d...