Arama İzni Çıkartıldı

13 Kasım 2018 Salı

sus


kaynak 


sus


"Sana da bu dünyayı yaşamak için vaktinin asla yetmeyeceği düşüncesi hakim mi sürekli? Hani öyle bir şey ki vaktin var fakat bu vaktin bir gün olmayacağı belirsizliği seni alıkoyuyor gibi her şeyden. Ne zaman ne yapmak istediğine dair kararsız kalabiliyorsun sıkça. Bu daracık vaktimde ben ne yapacağım? Okumam lazım, iş bulmalıyım, evlilik yaşım geçiyor, bir de çocuk geldi eee? Döngü başa sarıyor: çocuğum okumalı, çocuğumun işi olmalı, çocuğum evlenmeli derken kaçırdıklarımızın farkında mıyız? Yoksa arkamıza yaslanıp pişmanlıklarımızı ve keşkelerimizi görmezden mi geliyoruz? Düşünsene: Ayak basman gereken yüzlerce, binlerce toprak parçası olduğunu hissediyorsun, ayakların karıncalanıyor heyecanından. Görmen gereken tüm güzelliklerin çoğunu göremeyeceğinin farkında olduğu için yaşlı gözlerin. Okuman gereken milyonlarca bilgi, dinlemen gereken yığınca ses... İnsan, bütün bu denklemin içerisinde nasıl " iyi bir hayat yaşadım. " diyebilir ki? Sürekli kendimizi kandırıyoruz, sürekli. Bugüne kadar hep güzel insanlarla karşılaştık diyoruz, daha niceleriyle karşılaşamadık demiyoruz. Mutlu bir hayat yaşadım lafını fazlaca indirgiyoruz: aslında evet, azla yetinmezsek çoğu bulamayızcı olduk. Bize, hepsi bir gün geçecek, her şey güzel olacak diyorlar. Bir gün? Meçhul. Görevimiz: o günü beklemek. Bize buna da şükret diyorlar, bir başka zaman bir başka şeye. Onu bulamayanlar da var kıymetini bil diyorlar, neden onu da bulamayan birileri var? Diye soran yok. Sen buldun, onlar bulamadı. Bu dünyadaki hesaplarımızı erteletiyorlar. Hep havale ediyoruz fakat havalenin geçmesi gereken yere geçip geçmediğinden bir haber? Yok. Bizden bu dünyalık sessizlik istiyorlar. Koca bir sus, konuşma, yapma, ayıp, günah, yasak... Bizden bugünümüzü ertelememizi istiyorlar. Peki yarınlarımız, bir banka kasasında mı bekletiliyor? İnsan, bu dünyalık yalnızca yaşamalı, bir fakir kendi yuvasından, dünyasından dışarı tek bir adım atmamalı. Zenginlerin ayaklarına kapanacağına diyoruz ki evinde beş vakit yere kapan ve bu dünyalık sus, şükret: öteki dünyada fazlasıyla alacaksın istediklerini, bu dünyada bizim yakamıza yapışma, ayağımıza dolanma yeter. Evet, bunu demek istiyorlar bize. Ellerimizi gökyüzüne kaldırarak hayatımızın son gününe kadar elimizde olana ve de olmayana şükretmemizi. Eğer ki kafamızı kaldıracak olur da sesimizi çıkartırsak kazara ne fena! Bu yüzden bu Dünya, bir suskunlar gezegenidir. Denizlerine pislik karışır, deniz susar. Topraklarına kan karışır, toprak susar. İnsanlarına acı karışır, insan susar. Kaç perdelik bir suskunluk, meçhul. Ve doğal olarak da perde arası vermeden yerimizden kalkmamız pek hoş karşılanmasa gerek...


yeni bir başlangıç

2014 yılından itibaren yazmaya başladığım bu blogumu, yeni bir başlangıç için emekliye ayırıyorum. İlk yıllardan itibaren daha profesyonel d...