Arama İzni Çıkartıldı

28 Nisan 2020 Salı

kışı çizdim, bir soluk ölüm bedenimde



kışı çizdim, bir soluk ölüm bedenimde
-       kıştı, bir acı damla süzüldü genzime.



Kıştı, acının üstü örtülmek istercesine beyaz, günahsız yeryüzü. Suyun saflığını korumak için kendisini kalkan bilmiş buzullar üstünde sürüklenen, suyun altını, gerçeği arayan bir balık çırpınışı. Buza yapışmış ayaklarım kıpırdamaz olur ne zaman kurtarmak istesem onu. Ne zaman bir arayışı sonlandırma isteği yeşerse içimde ezilir gaddarca, karanlık püskürtülür üzerine. Derimi şuracıkta bırakıp kanayan ayaklarımla, etimin en hassas noktasına kadar hissettiğim soğuğu sana taşıdığım bitmez görünen bu yolu inatla, kısık gözlerimle zorlanarak yürüdüğüm vakit buza çakılmış solungaçlarından fışkıran ormanın içine hapsolmuş balığı çekip en derin kuyuların içine atma telaşım niye bu kadar anlamsız, neden bir anlam kazanmaz gözlerinde. Halbuki dünyanın kurtarılabilir olduğunu düşünen sen, yıldız geçişleri beklemeden içinde en saf dilekleri diri tutmayı beceren sen bugün neden evrenin enerjisini yitirmiş kabul etmekte bu kadar ısrarcı? Varmak nedir? Hiç geride kalana soruldu mu? Göçmen kuşlar içinde en önde giden ben, seyreder de yangınlar ararım bir vakit çöküp de yanmış ağaç kavuklarında merasimler şahlandırmak için. Ruhu nasıl seyrediyorsa yükseldikçe leşinin ardında toplanan çürük hasretindeki yırtıcıları, öyle seyrettiğim ormanlara, suya, havaya karanlık gibi çöken şimdi neden yine ben? Ey kimsesiz kalmış hayat, bir yaprak kıpırdatacak dahi gücü kalmamış olan rüzgar şimdi, utangaç yüzünü perdelere saklamış güneş ışıkları, yağmurdan kaçan toprak, dinleyin. Mevsimsiz kalmış insanlar misafir ettiğim sokakları ve pisliğe bulanmış kaldırımları çekip kaldırdım. Yükü hafiflesin evrenin diye aldım üstünden sorumluluk duygusunu insanın, sevmek mi? Nefes alana mahsus değil yalnızca. Kalemin kağıdı sevdiğine şahit ben, canlı cansız demeden nefes bildim her birini kendime. Dokunmayı bildikten sonra dile gelmeyecek dilsiz yok bunu bildim, konuşmayı bildikten sonra suskun kalmayı reddedecek kitleler bildim. Peki şimdi bu halim, sorulmalı elbette. İnsanın kurtuluş ordusu, İsa’yı ipten alan sen, Musa’nın denizinde sert darbeleri göğüsleyen yine sen, yanlış nedir? Boynuma geçirdiğim ip kadar sıcak ve beni saran. Soğuk, hiç geride kalana soruldu mu? Nasıl çekiyorum yaşamın içinden kendimi usulca. Öylece ‘’ yapma ‘’ diye bakan gözlerini gözlerime sonsuzluk bilip nasıl da kendimi siliyorum hafızasından yaşamın. İşte diyorum gidişim bu kadar kolaydı, gelişimden pek bir kolay.  Var olduğum acısı hangi kaldırımlarda, sokak lambalarında kalmış, hangi ağaç dibinde uyutulmuş bir bahar geçkiniyim artık mühim değil. Kıştı, bir acı soğuk kaldı tenimde. Bir acı su damlasının genzime yerleşmesini dinledim saniye saniye. Kıştı ve aldı götürdü beni, geride solungaçlarından kanlar fışkıran balıkların kızıla boyadığı buzullar bıraktım yalnızca. İşte, kışın ortasına gömün beni, kışın tam gövdesine.

1 yorum:

okuduğunuz yazıya dair yapacağınız yorumları esirgememeniz ümidiyle^^

yeni bir başlangıç

2014 yılından itibaren yazmaya başladığım bu blogumu, yeni bir başlangıç için emekliye ayırıyorum. İlk yıllardan itibaren daha profesyonel d...