Başlığın garip ve anlamsız göründüğünün farkındayım,bu başlıkla amaçladığım şey ise çok basit,açık açık soruyorum şimdi sizlere;aşık olmak için illa sevmek mi gerekir?
Bugünlerde kafamı kurcalayan şeylerin başını çekiyor bu karmaşık ilişki durumları.Hatta başını çekmekten öte,kerata tüm dertlerimi eze eze en başa çıkarmayı biliyor kendisini.Bu konuda biraz insafsız sanırım.En başa çıktığı için amaçladığı şeyi de başarıyor bu yolla;kendini bir numaralı gündem maddesi konumunda tutmak...
Tabii,bunu her zaman yapmıyor,en hazırlıksız ve herşeye açık olduğumuz zamanlarda yapıyor;bazen uyumak için bakındığımız tavanda beliriyor,bazense duyduğumuz bir şarkıyla şaşkına dönen vücudumuzun bu durumundan faydalanarak bünyeye sızıyor.İşte burada benim kafama takılan soru devreye giriyor.Bir insan evladını gördüm ve o an ona karşı müthiş bir duygu yoğunluğu hissettim diyelim,buraya kadar açıklanabilir ve gayet normal ilerliyoruz.Hissi nedenlerimiz küçük bir tebessüm,kaş,göz vb. fiziki ögeler olabileceği gibi içsel şeyler de olabilir.Bu yoğunluktan sonraki aşama,o ilk yakaladığımız duygu patlamasının peşinden koşmamız.Onu bir daha görme isteği ya da onu sürekli görme isteği...Belimin artık sola doğru kamp kurmasına rağmen bir kere bile olsa onunla göz göze kalabilme ihtimali...Bir yerde otururken manzarımızı onu gören yerlerden seçme durumu...Bunlar hep o ilk duygu patlamasının-''ilk olan en güzelidir''deki-tekrar yaşama isteğinden kaynaklı gelişen durumlar.İnsanı aşık eden kısım da burası zaten,ilk anda yaşadığımız o duyguyu bir daha yaşamak için karşıdaki kişiye yakınlaşma,bir nevi insanın kendini tatmini.Hani bu,ders çalışmak için heveslendiğinizde ilk olarak odanızı toplamanız,kendinize layık bir çalışma ortamı hazırlamanız gibi bir şey.Toparlarken gayet motive ve çalışma isteğiyle yanarken bu toparlanmanın ardından kendinizi birden bitkin,üşengeç ve işe yaramaz hissetmeniz gibi.Yani bende böyle.O ilk anki motivasyonum ve isteğim nedense bir süre sonra kayboluyor ve sevmeden aşk yaşıyor gibi hissediyorum kendimi.Kalbime sorsam ''aşıksın işte lan!'' derken,beynim çok bilmiş bir şekilde ''ne işin var senin böyle şeylerle'' diye öne atılıyor.Ama bu konuda kabul gören organ kalp olduğu için bu sefer de içimde adeta bir ''derin devlet'' yapılanması hissediyorum.Kalbi tasfiye eden beyin hücreleri,bu aşkı vücudumdan temizlemek için çaba sarfediyorlar.Bense,bu durumdan habersiz,günde iki doz olarak aldığım bunalım hapının etkisinde garip düşüncelere dalıyorum.Beyin hücrelerim,bana sürekli kalbi kötüleyen sözler söyleyerek ona karşı olan güvenimi sarsmaya ve onu dinlememem konusunda bilginlendirmeye çalışıyorlar.Ben de mecburen inanıyorum beyin bu boru mu?...
Aradan uzunca bir zaman geçiyor ve beni artık çoğunlukla ele geçirmiş durumda olan beynim,son kalem olan benliğime ansızın bir girişimde bulunarak,bütün yönetimime el koymaya çalışıyor.İşte bu aşamada,asil duyguların hoşgörülü organı tüm bu girişimi bozarak püskürtüyor.Daha sonrasında da beyin hücrelerimi mülakatla seçmem gerektiği konusunda bana tavsiyede bulunuyor.Bende ona bu noktada,beni affetmesini beynim tarafından kandırıldığımı söylüyorum ve arayı biraz düzeltiyorum.Artık benliğime kalbim hükmediyor işte bu noktada aşk ve sevgi kelimesi benim için bir bütün teşkil eder hal alıyor ve nihayet bu karmaşanın içinden çıkabiliyorum.Bir geyik felsefesinin temelini oluşturan ''kalbini dinle'' öğretisi yolunda kendimi bir fedai olarak atıyorum.Beyin hücrelerimi çekinmeden infaz ediyor ve kendimi kalbin ellerine bırakıyorum...
Bu noktada işte seven insanın neden düşünemediğini anlıyorum.Seven insan mantıklı düşünemezin anlamsızlığı,benim için ortadan kalkıyor.
Kalp hükmederken insanın benliğine,beyine laf düşmüyor.İşte insan bu sebepledirki;''aşk''adı altında gözü kara,umursamaz ve adanmış davranıyor,düşünmeden davranıyor.
Aşık olmak için illa sevmek değil,bağımsız bir kalp gerekiyor.
Severken mantıklı davranmak için ise...
boşverin.
TBKB
TAM BAĞIMSIZ KALPLER BİRLİĞİ...
Arama İzni Çıkartıldı
az ötede etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
az ötede etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8 Ekim 2016 Cumartesi
21 Mayıs 2016 Cumartesi
Düşün Taşın S01 E01
Se
Se a
Ses
Ses Deneme
Ses Deneme bir iki
Bugün hayatımın onuncu yılını kutladığım buruk bir yazı
temennisiyle oturmaktayım masaya(patron masası değil öğrenci masası…).Yamulmuyorsam
da arkada on board(gemide)filminin film müziği çalmakta.Uzun süren
sessizliklere ve kasvetli havanın hakim olduğu filmlere aşinaysanız
izlemişsinizdir fakat izlemeyen varsa içinizin derinlerine işlemesi ve bir
şeyleri dışarı çıkarması adına izlenemeniz tarafımca tavsiye olunur.Zaten
içinizde hiçbir şey yoksa bile bu ve bu tarz müziklerin altındaki yorumları
okuyarak yeteri kadar dert sahibi olabilirsiniz orası ayrı.Kısadan yazıya
geçecek olursam şöyle ki konuyu genel açıda bir memur çocuğu yaşantısı ve
psikolojisi özel açıdan ise ilkokulda dışlanma olarak elden almak gayretiyle
başlayıp yine oraya buraya dadanma şeklinde devam etsem de asıl konuya şöylece
bir girelim.
Sene 2005-2006 bilmekte olduğum benliğimi dinlemeye
başladığım yıllar.Bunun diğer versiyonu ergenliktir tabii bilmekte olunan
benliğin dinlenilmesi ve içine aşırı derece isyan enjektesi…
Neyse;
Sene 2006
Mekan:İç anadolu’da bir ilimis.(gidiş yönü)
Olay örgüsü;taşına taşına aşınan eşyaların yüklü olduğu
kamyonun arkasında kaybede kaybede hüzün yumağı olmuş küçük bir gencin atıldığı
kurtlar sofrasında kurda olan isyanı.(böyle yazınca edebiyat oluyor sanırım
biraz da beklenti yükseliyor gibi geldi bana)
Taşınmak bir memur çocuğunun hobiden bozma fobisi
diyebilirim.O taşınma aşamalarında annenin stresi ve babanın umursamaz
tavırları arasında çocuğun anlamsız heyecanı bunu hobimsi kılan kısımken
çocuğun daha yeni kaynaştığı arkadaşlarından ve sevdiceği olan öğretmeninden
kopacak olması bunu fobi yapan etkenler.Hele ki eleman bir de çocukluk aşkı
yaşıyorsa vay onun haline.Onun tek tarifi s*k kadar boyuyla şehirden ayrılırken
sevilen,aşk duyulan küçük kızın elinde ki barbie bebeğine sarılarak ağlaması
ardından oğlanın önce dizlerinin üstüne büyük bir sılov moşın efektiyle düşerek
ve aynı anda 180 derece dönerek uyguladığı tavır ile son bulan bu aşk ise
apayrı bir trajedidir.Esas oğlan olarak bende son durum olmasa bile hafif bir
esintisi kalbimin damarlarından geçmedi de diyemem o kısmı ileride ufacık
yazarım belki.İşte yine tüm bu duygu karmaşasında annenin büyük ve mucizevi
şekilde(memur evi aslında çok da mucizevi değil gibi)koca 2+1 evi,tabağından
çanağına gazeteleyerek tek tek kutulara isimleri kazıyarak ve bu sırada babanın
sadece kutu kapama ve kapanan kutuyu taşıma görevini aldığını düşünerek
başarması şöyle bir bakıp harbiden anne yaaağğ dememe sebebiyet vermişti.Benim
görevim odamdaki ıvır zıvırı ve oyuncaklarımı toparlamaktı.Neyse bunlar
yapıldı,evde son gün dışarıdan taşınmaların olmazsa olmazı kaşarlı pide yenildi
ve erken kalkmak üzere yatıldı.Sabah olduğunda annem beni biraz geç
uyandırmıştı.Uyandığımda evin benim odam dışında çoğunun taşındığını sadece
kamyona yerleştirme düzenine göre bazı eşyaların bekletildiğini gördüm ve zaten
sevmediğim bu angaryanın ortasında çok kalmayacak olmaktan mutluluk duyar bir
şekilde balkondan çalışan adamları izlemeye koyuldum.Sona doğru bu sefer
taşıyanların olmazsa olmazı olan kaşarlı pide ve kola geldi.Ben ordan kendi
payımı alarak balkonda son bir yemek yedim manzaraya karşı.Eşyaların hepsi
koyuldu ve yaz dönemi olması dolayısıyla benim de yazın bir gününde doğmuş
olmam dolayısıyla 9’dan 10’a geçmiş sayarak o küçükken ki saçma büyüme isteğimi
o günde sergiliyor ve kendimi on(10)yaşında ilan ediyordum(bok vardı).Hafif
buruk bir şekilde kamyondan biraz sonra kendi arabamızla takip şeklinde yola
koyuluyoruz.Ondan önce tüm vedalaşmalar yapılmış son anda tekrar vedalaşılan
komşular ve arkadaşlar hüzne hüzün katmıştır.1 dakikalık bir el sallamayla
kafaların yaklaşık 270 dereceye kadar bir baykuş edasıyla döndüğü o son
selamlama kısmı da bittikten ve en sonda da o şehrin çıkış tabelası görünüp son
kez ters yönde duran giriş tabelasına bakıp çekilen bir içten sonra maraton
devam etmiştir…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
yeni bir başlangıç
2014 yılından itibaren yazmaya başladığım bu blogumu, yeni bir başlangıç için emekliye ayırıyorum. İlk yıllardan itibaren daha profesyonel d...
-
kaynak sus "Sana da bu dünyayı yaşamak için vaktinin asla yetmeyeceği düşüncesi hakim mi sürekli? Hani öyle bir şey ki va...
-
plüton Yalnızca güzel şarkılarla aydınlanır gezegenim. Ben, tek başıma şu evreni kaplayan bir gezegenim. Güzel bir şarkı daha dinley...
-
çürük ''çürümekte'' kendimi rahat hissetmek istiyorum artık. kendimi, kendim gibi. üzerimdeki yüklerin bedeni...