ŞÜPHE
‘’ Bir garip cennet, hurilerle bakidir. Bir garip cinnet ki ölüm kadar
anidir.’’
Saat sekize gelmek üzere, Cansu hala uyuyor.
‘’Cansu!’’
‘’Uyanmayı düşünmüyor musun?’’
Birden içerden bir ses, Cansu bağırıyor;
‘’Kahvaltı hazır!’’
Yavaşça kalkıyorum yataktan, dün gece yine siyah tişörtümle
uyuyakalmışım. Üşüyerek uyanmam ondan. Tişörtüm de iyice koktu, yıkanmam
gerekiyor ama kahvaltı da yapmam gerek Cansu’yu bekletemem, beklemeyi sevmez.
Salona doğru yürüyorum, siparişiniz hazır diye sesleniyor garson;
‘’48 numara! Siparişiniz hazır.’’
‘’Ben alırım hayatım.’’
Diyerek gidiyorum siparişi almaya doğru. Cansu da pek sever
dışarıda makarna yemeyi. Evde böylesini yapamazmış, defalarca denemesine rağmen
bir türlü tutturamıyormuş dışarıdaki lezzeti.
‘’Mutsuzum biliyor musunuz? Haşlanmak için tencereye atılmış
makarnalar gibiyim ya da yahni olmak
için kazanın içinde bekleyen Kemal Sunal gibiyim, benim yahnim iyi olmaz diye
etrafıma bağırıyorum. Dün gece de salata yemeyi denedim elit insanlar gibi.
Sadece elit insanlar salata yemez tabii ama tavuk da koydum bu sefer salatama.
Pek bir şey anlamadım. Ondan mutsuzum galiba. Tavuğu severim, Cansu da
makarnayı sever. Tavuklu makarna yapabilirim bu akşam. Cansu dışarıda yemese
bari, aç mısın?’’
‘’Yedim ben tatlım, arkadaşlarla iş çıkışı bir şeyler
atıştırdık’’
Yumruk attım birden garsona;
‘’Ne artistlik yapıyorsun lan sünepe! Ne demek
beğenmiyorsanız başka yerde yiyin? Gebertirim seni şuracıkta!’’
‘’Tatlım, iyi misin?’’
‘’Makarna yapmıştım, tavuklu hem de. Birlikte yeriz
diyordum.’’
Cansu gelse bari eve yemek de pişmek üzere.
‘’Alo, evet benim. Nerede? Nasıl olmuş? Hemen geliyorum.’’
‘’Bardaki adam sana bakmıyor değil mi Cansu? Yer değiştirelim
yoksa tatsızlık çıkartacağım gece gece.’’
‘’Sakin ol hayatım, ceketimi tutar mısın? Lavaboya gidip
geleyim sonra yer değiştiririz.’’
‘’Dön lan önüne!’’
Hava da bugün pek nemli, soğuk da ama. Soğuk hissediyorum.
Taze bir ölü kadar soğuk tenim. Tuvalette de sıra var sanırım. Kaldırımdaki
adamdan midye yesem iyi gelir mideme. İçmemem gerek, dokunuyor bana. Kaldırımın
üstünde kırmızı renkte bir ceket kalmış. Bütün kalabalığın ardında kalan yalnız
bir ceket. Yanlış hatırlamıyorsam Cansu'nun üzerindeydi bu gece. Cansu, severdi
kırmızıyı. Az önce Cansu'yla birlikteydim oysa. Üstünde ceketi de vardı. Şu an
yanımda kimse yok ve Cansu'nun ceketi yerde, kaldırımda. Bir kalabalık, nemiyle
üstünden geçti gitti. Bağıranlar vardı. Az önce yanımdaydı Cansu. Dün gece Cansu'ya
gitmiştim bardan çıkınca. Belimdeki tabanca hala belimde fakat Cansu yok. Siyah
tişörtüm de kokuyor artık, ceketim de kayıp. Cansu'da kaldı galiba. Sağıma
soluma bakınıyorum fakat yüzüme nemden başka değen bir şey yok. O sırada Cansu
öpüyor yanaklarımdan, yanımdaymış meğer.
‘’Geldim, tatlım.’’
.
.
.
‘’ Bazı şeyler havada kalmalıdır, Ay gibi.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
okuduğunuz yazıya dair yapacağınız yorumları esirgememeniz ümidiyle^^